Yolculuk...

Bir yolculuğa başlamıştık, Erivan’a gitmeden çok önce. Cins Adımlar Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet yürüyüşlerinde Haydarpaşa Garı’na bakıp soykırımı başlatan yolculuğu hatırla(tı)rken mesela. Ya da “Ermeni”nin bir küfür olarak kullanılmasını anlamlandıramayıp sosyoloji derslerinde “birlikte nasıl yaşayabiliriz” sorusuna kafa yorarken. Arkadaş sohbetlerinde, sergilerde, sözlü tarih çalışmalarında soykırım hikayeleri dinleyip unut(tur)ulan bir geçmişi keşfederken. Belki çok daha önce, 19 Ocak 2007 yılında bir akşam okuldan eve geldiğimizde daha önce hiç adını duymadığımız bir Ermeni gazetecinin katledilme haberini korku ve şaşkınla izlerken ve “Hepimiz Ermeni’yiz” sloganının ne anlama geldiğini aklımızın bir köşesinde kurcalarken…

Erivan uçağına binmeden çok daha önce bu yolculuk başlamıştı bizim için aslında. Farkındalıklar, hatırlamalar, belki bazen inkar, bazen de omzumuzda taşıdığımız bir suçluluk duygusuyla süregiden bir yolculuk. Ve Erivan’a gidişimiz de büyük bir adım oldu bizim için, yeni farkındalıklar ve bol bol umut biriktirdiğimiz.

Peki o büyük adımı nasıl attık? Tüm bu hatırlama, fark etme süreçlerinde biriktirip toparladığımız umut, suçluluk, merak, üzüntü ve öfke gibi duygularımızı ne yaparız da güzel bir şeye dönüştürürüz diye düşünmeye başladık. Bu büyük unutuş içerisinde ne yaparız da hatırlarız soykırımı ve soykırım öncesinde yüzyıllar içinde şarkılarla, türkülerle, danslarla, alışverişte, sokakta kullanılan dille oluşturulan ortak hafızayı diye kafa patlattık. Farklılıklarımıza rağmen birlikte yaşayabilme fikri ne kadar umut verici olsa da, bir yandan da bazen ortak noktalarımızı gözden kaçırmamıza sebep oluyor mu diye sorguladık. Ve ortak hafızamızın parçası olan halk müziğini seçtik. Düğünlerde, eğlencelerde hangi müziklerle eğleniyorduk birlikte? Hangi melodiler hüzünlendiriyor ya da neşelendiriyordu bizi? Peki bu melodiler eskimiş miydi? Hala aynı şarkılarda göbekler atıyor, hüzünleniyor ya da derin düşüncelere dalıyorduk belki de. Belki sözler değişmişti ama aynı melodiler bizi etkilemeye devam ediyordu. Bu melodiler neler onu araştırmaya karar verdik biz de, ve tabi bu melodilerin insanlarda nasıl hisler uyandırdığını. Müzik iki farklı kültürü bir araya getirebilir umuduyla. Öte yandan, müzik bazen bir kültürün hafızasını silmek için de önemli bir araç haline gelebilirdi. Buradan hareketle, anlamından, duygusundan, hikayesinden tamamen koparılan halk müziklerine de bakalım dedik. Bunun için müzikolog ve müzisyenlerle görüşmeler yapmaya karar verdik. Bunları yapmak için küçük de bir fona ihtiyacımız vardı tabi. O sıralar karşımıza Karakutu Derneği’nin Adnan Ergeç Fonu çıktı. Araştırmanın büyük bir kısmını da Ermenistan’da yapmayı düşündüğümüz için Hrant Dink Vakfı’nın Türkiye-Ermenistan Seyahat Fonu’na da başvurduk. Ve her iki fona da kabul edildik :) Tüm bunlardan sonra, görüşme soruları hazırlandı, çantalar yapıldı ve karlı bir İstanbul akşamında Yerevan’a yola çıktık.






Parev Yerevan! Şubat’ın 26’sında, her yer bembeyaz, hava bazen 0’ın altında. Konserlerle, görüşmelerle, müze gezileriyle ve tanıştığımız harika insanlarla dopdolu bir 8 günün bizi beklediğini bilmiyorduk tabi. 8 gün boyunca, Ermeni halk müziği üzerine çalışan 3 müzikologla ve Ermeni halk müziğini yeniden yorumlayan 5 müzisyenle görüşmeler yaptık. İki müzisyenin konserine katıldık. Bir dans grubunun çalışmasına katıldık ve birlikte halaylar çektik J Bir de bir gençlik örgütü olan Armenian Progressive Youth derneğiyle de tatlı bir sohbet gerçekleştirdik. Ermeni müziği, enstrümanları, Türkiye ve Ermenistan arasındaki sosyal diyaloğun geliştirilmesinde müziğin rolü üzerine pek çok şey öğrendiğimiz bu görüşmeleri kısa videolar halinde yakın bir zamanda paylaşıyor olacağız.





Lusine Nazaryan


Müzikolog Lusine Nazaryan, Yerevan Komitas Devlet Konservatuarı’ndan Mher Navoyan, ve Komitas Müzesinden Tatevik Shakhkulyan ile görüştük. Müzikologlarla yaptığımız görüşmelerde Ermeni ve Türk halk müziklerinin ortaklıkları ve farkları üzerine konuştuk. Müzikologlarla yaptığımız görüşmeler araştırmamızın da bir bakıma evrilmesine sebep oldu. Çünkü beklediğimiz kadar ortaklık olmadığını gördük Türk ve Ermeni müzikleri arasında. Biz de Ermeni folk müziğine daha çok odaklanarak geçmişi kazımanın imkanlarını aramaya başladık.





Tiezerk Band


Müzisyenlerle yaptığımız görüşmeler bizim için oldukça etkileyiciydi. Medz Bazar’dan Sevana Tchakerian, Yerevan Komitas Devlet Konservatuarı’ndan duduk sanatçısı Arsen Petrosyan, Jnar Avandakan Erajshtutyan Ansambl, Tiezerk Band ve kanun sanatçısı Anush Kirakosian ile görüşmeler yaptık ve performanslarını dinledik. Onların Ermeni halk müziğine ilişkin hikayelerini dinlemek, çaldıkları Ermeni enstrümanlarını tanımak, Türkiye-Ermenistan arasındaki sosyal diyaloğa dair müziğin nasıl bir etkisi olduğunu onlardan duymak ve tabii yalnızca bize özel performans sergilemeleri harikaydı! :) Arsen Petrosyan bize bir Ermeni flüdü olan “duduk”tan bahsetti. Nasıl yapıldığını, nasıl çalındığını anlattı. Gepgencecik bir grup olan Tiezerk Band'den neden geleneksel Ermeni müziği çaldıklarının hikayesini dinledik. İlginç deneyimlerini de bizlerle paylaştılar. Örneğin, Collectif Medz Bazar’ın Hrant Dink Seyahat Fonu’ndan yararlanarak Türkiye ve Ermenistan’da yaptığı konserler. İstanbul, Elazığ, Dersim, Diyarbakır ve Yerevan’da Ermenice, Türkçe, Kürtçe, Azerice ve daha pek çok farklı kültürden şarkılar söylemeleri ve dinleyicilerden aldıkları olumlu tepkiler Sevana’nın da belirttiği gibi grup için oldukça önemli bir deneyim olmuş. (Görüşmeleri şu linklerde bulabilirsiniz: Sevana Tchakerian, Tatevik Shakhkulyan)

Neredeyse her görüşmede Komitas Vartabed’den* minnetle bahsedildi. Komitas’ın etnomüzikoloji çalışmaları sadece müzikal anlamda değil, Ermeni kültürünü korumak adına da önemliydi. Senelerce kırsalda toparladığı Ermeni halk şarkılarını yeniden düzenleyip yayınlamıştı. Anlaşılan o ki, şu an hem konservatuarlarda verilen eğitimde hem de halk müziğini icra eden müzisyenler arasında Komitas’ın geride bıraktığı çalışmaların büyük bir etkisi var. Ayrıca, Komitas Ermenistan’da oldukça önemli bir figür. Komitas’ın yaptığı araştırmalar Türk ve Kürt müziklerini kapsadığı için aslında tekrar tekrar dönüp bakılası.
Bizim için en keyifli anlardan biri Arik Bambir ve Miqayel Voskanyan konserlerine katılmak oldu. Ermeni enstrümanlarının yanı sıra modern enstrümanların da kullanılması, caz gibi farklı türlerde bu şarkıları dinlemek oldukça farklı bir histi. Bir de tabi gençlerden oluşan Ermeni folk dans grubunun Nubar Folk Ensemble çalışmasına katılmak … Farklı yörelerden Ermeni folk danslarını izlerken aramıza çekilen sınırlar eridi gitti sanki. Yüzyıllar öncesindeki bir aradalığa, ortaklıklara gitti aklımız. Birlikte çekilen halaylara, karşılıklı oynanan oyunlara…





Nubar Folk Ensemble
Görüşmelerin yanı sıra müze gezilerine de zaman ayırdık elbette. Araştırmamızın önemli bir parçası olan Komitas hakkında daha fazla bilgi edinmek için Komitas müzesine gittik. Müzeyi gezerken doğduğu andan itibaren Komitas’ın hayatına tanıklık etmek mümkün. Yaptığı araştırmalar, yayınladığı kitaplar, fotoğrafları, mektupları ve tabi müziksiz geçen yılları… Oldukça ironik ama, müzede eksikliğini hissettiğimiz tek şey müzik oldu. Aralarda hoparlörden verilen müzikler duyuluyor ama belki daha çok müzik duymak müzeyi gezenlerin Komitas’la özdeşleşmesini daha iyi sağlayabilir. Buradan sonraki durağımız ise Ermeni Soykırım Müzesi oldu. Ne gariptir ki omzumuzdaki suçluluk duygusu ağırlaştı orada. Türkiye’den geliyoruz derken sesimiz titredi. Müzeyi gezerken soykırım öncesinde, sırasında ve sonrasında olanlara adım adım tanıklık etmekse içimizi acıttı, ama yükümüzü daha da ağırlaştırmadı. Çünkü tanıklık etmek yüzleşmenin ilk adımıydı belki de. Böylece acıya ortak oluyorduk, olanların ortaya çıkarılmasında aynı yolda yürüyeceğimize söz veriyorduk bir nevi.

Biz acıya ortak olma ve hafızayı harekete geçirme yolu olarak müziği seçtik. Müzikle sınırları aştık ve hatta sınırları yok ettik sanki. Yolculuğumuz devam ediyor hala. Bu blogda ve hazırlayacağımız kısa videolarda yolculuğumuza tanıklık etmeye devam edebilirsiniz.

*Erivan’daki görüşmelerimiz için bizi destekleyen Gagik Sargisyan, Arman Amp Melkonyan, Katarine Galstyan, Brigitta Davidjants, Anadolu Kültür’den Armine Avetisyan, Evren Ergeç ve Karakutu Derneği, Hrant Dink Seyahat Fonu, Nazlı Türker ve Armenuhi Nikoghosyan’a teşekkürler.

*Sonraki yazılarımızda Komitas’ın gerçekleştirdiği etnomüzikoloji araştırmalarından ve soykırım sonrası yaşadıklarından bahsedeceğiz.

Yorumlar

Popüler Yayınlar