Ud ve duduk: Ermenilerin zengin müzik geleneğinin iki önemli enstrümanı.

Ermeni müziğinin tarihsel mirası çok, çok eskilere uzanır ve zengin içeriği, litürjik, başka bir deyişle dini müzikten, popüler ve modern müziğe kadar çok çeşitli türler barındırır. Sayısız çeşitlilikteki geleneksel çalgıları arasında, dol ya da dümbek gibi davul türleri, kanun ve kemençe gibi yaylı çalgılar, şve ve zurna gibi ahşap nefesliler ailesinin çeşitli üyeleri yer alır. Ermeni halk müziğinin en yaygın şekilde tanınan iki enstrümanı duduk ve uddur.


En yakından tanınan Ermeni müzik aleti duduk, melankolik tonu nedeniyle çoğu kez, düğünlerden çok cenazelerde çalınsa da, kutlamalarda ya da danslarda da kullanılır. Çeşitli versiyonları ve farklı adlar altında, Balkanlar’dan Orta Doğu’ya, Kaskaslar’dan Orta Asya’ya kadar çok geniş bir coğrafyada sesi duyulur. Ama duduk özellikle Ermenilerin ulusal sembolü olarak kabul edilmiş ve bu özelliği, 2008’de İnsanlığın Manevi Kültürel Mirası Listesi’ne dahil edilerek UNESCO tarafından da resmen tanınmıştır.
Duduğun daha geleneksel adı, Ermenicede “tsiranapogh”tur (Batı Ermenice telaffuzuyla “dziranapogh”). Sözcük “kayısı borusu” demektir ve çalgıya bu adın verilmesinin nedeni, kayısı ağacından yapılmasıdır. Duduk genellikle iki kişi tarafından çalınır; biri kesintisiz aynı notayı üflerken, diğeri ezgiyi çalar. Aynı notanın hiç aralıksız çalınabilmesini sağlayan, özel bir nefes tekniğinin kullanılmasıdır.
Bugün belki de en ünlü duduk virtüözü Jivan Gasparyan’dır. Müziğiyle birçok yerde var olan sanatçı, 2000 yılında Gladyatör filminde duduğuyla yer almış ve son yıllarda duduğun Hollywood’da da tanınmasına yol açmıştır. Lavta ya da gitara benzeyen, ama daha geniş, daha yuvarlak gövdeli ve altı çift yaylı olan ud da bir Orta Doğu çalgısıdır; ancak Ermeni geleneğinde, özellikle de Amerikalı Ermeni müzik geleneğinde özel bir yere sahiptir. Atlantik ötesine göç eden Osmanlı Ermenileri, kültür miraslarının büyük önem verdikleri bu parçasını beraberlerinde yeni ülkelerine taşımışlar, Udi Hrant ve Aram Dikran gibi geride kalanlar ise Türk ve Kürt müziğinde büyük ün kazanmışlardır.
Udi Hrant’ın öyküsü özellikle ilgi çekicidir. Sanatçı Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti yakınlarında 1901 yılında Hrant Kenkulian olarak doğmuştur. Doğduktan birkaç gün sonra gözlerini kaybeder. Aile Ermeni Soykırımı’nda hayatta kalanlardandır ve sonraki yaşamlarını İstanbul’da sürdürür. Çocukluk ve gençlik yıllarında, Ermeni müzisyenlerden devraldığı geleneği geliştirip ustalık mertebesine ulaştıran Hrant, ud çalarak ailenin geçimini sağlar. Bir hayırseverin bağışı sayesinde gözlerinin tedavisi için 1950 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne gelmesi hayatında bir dönüm noktası olur. Gözleri iyileşmese de Amerika’da büyük ün kazanan Udi Hrant, sonraki on yıllarını Amerika ve Avrupa’da udunu çalarak ve hocalık yaparak geçirir; ardından sanatını düzenli olarak İstanbul Radyosunda icra edeceği Türkiye’ye geri döner. Udi Hrant 1978 yılında hayata veda etmiştir.
Amerikalı Ermeniler arasında, Udi Hrant’ın öğrencilerinden Richard Hagopian, John Berberian, Ara Dinkjian, John Bilezikjian ve diğerleri gibi çok sayıda ünlü ud sanatçısı bulunuyor.

Kaynak: http://100yil100gercek.com/gercek/ud-ve-duduk-ermenilerin-zengin-muzik-geleneginin-iki-onemli-enstrumani/ 

Yorumlar

Popüler Yayınlar